...Buz gibi olmuştu genç adam, öyleki hemen bitişikteki salonda kumar oynayan hanımefendilerin parlak saten tuvaletlerinin altında göğüs uçları ansızın düşen oda ısısıyla ürpermiş dimdik olmuştu ve ıslak görümlü sexy rujlarla süslenmiş dudaklarından "klimamı açık ayol" iniltileri kumarhanenin duvarlarında akisleniyordu. Albırt, bu esrarengiz soğuk hava dalgasının kaynağını araştırmak için odaya girdi ve biraz önce tüm servetini acımadan üten ve her zar atışında erol taş kıvamında gülerek çileden çıkmasına neden olan adamı manda boku kıvamında moralsiz görünce laf sokup yüreğimi serinleteyim diyerek "ne o Aleksandır, biraz önce ki deli doluluğundan eser kalmamış, genel seçimlerde barajı geçeceğine kesin gözle bakıp,aldığı 0,5 oyla hezimete uğramış doğu perincek gibisin, nı ha haaa". Oysa Aleksandır bu kelamın tek bir kelimesini bile duymamıştı. "bana o türk kızını bul Albırt, emi canım" diyebildi gayretle, düğüm düğüm olmuştu hırtlağı, nefes almakta hiç acele etmiyordu. "şunu anlamamakta neden ısrar ediyorsun Aleksandır, türkü altın kafese koymuşlar memleketim demiş..." derken , bıçak gibi kesildi sözleri; "senden kazandığım serveti geri veririm" dedi kesin kararlılıkla aleksandır. "vallahamı aleks kuzum, eminmisin." oda, albırtın gözlerinden yayılan ışıltıyla aydınlanmış, tavandan sarkan ve odanın 3/1'ini kaplayan kristal avizeyi gökkuşağının 7 rengine boyamıştı. gözleri kamaşan alexsandır hiç bir şey göremiyordu, "haydi albırt, getir onu bana, ne duruyorsun albırt, getir oğlum hadi albırt" diye bağırdı elleriyle kamaşan gözlerini kapatarak. oysa Albırt çoktan topuklarını haftada yedi gün, günde 4 saat solaryuma soktuğu ve bepanten kremle 30 dakika ovduğu poposuna vurarak uzaklaşmıştı türk kızını bulmak için. aleksandır odanın tekrar karanlığa boğulduğunu hissederek gözlerini perdeleyen avuçlarını yüzünden çektiğinde , yalnız olmadığını farketti. tam karşısında , geniş büyük yekpare camdan yapılmış pencereden sızan bir damla ayışığında klasik dönem heykelleri gibi sessiz hiç kımıldamadan duran karanlık bir silüet gördü. "kim var orda, kimsiniz" derken malkoçoğlunu görmüş gavur gibi titriyordu. Silüet, bir adım atarak yüzünü Aleksandıra yaklaştırdı. aleks;
-türk kızı..!
-evet.
-ama, ama sen gitmiştin.
-gitmedim kapının arkasına saklandım.
-gitme , kal benimle türk kızı.
-sanırım bu evlilik teklifi.
-evet,evet evlen benimle
-sünnet olmalısın
-olurum.
-sigortamı dışardan ödemelisin.
-öderiz, ne kadar var emekliliğine.
-5000 iş gününü doldurucam işte , hesaplanır o.
-SON-