26 Mart 2009 Perşembe

ağzını öpiym Roger, lütfen

Aristonun 1 milyon yıl önce yuvarladığı muhabbetlerinden öğrencileri tarafından sonraları derlenen, ziyadesiyle ünlü Poetika'sında , şiirdir, tiyatrodur, resimdir sırayla över yada itin götüne sokar çıkarır, uzun uzun edebiyatın belini kırar, "hani nerde lan müzik" diye düşünürken insan, en niyayet başlığı atar ... ve tek cümle:

MÜZİK: Herkes ne düşünüyosa bende onu düşünüyorum.

ananın... lan noluyo, bumu aristoluk, kızgın maşayı basarım çemçük ağzına. Sonra oturup düşündüm, nasıl kesilip atılır. Kesip atmakmıdır bu, bu kadar basitmidir. ve nihayet bu pervasızca, iki nefes otun etkisiyle yazılmış cümlenin olayını cevapladım tam 12 yıl sonra ve bir filozof edasıyla:
"pinkFloyd yoktu ki o devirde" işte cevap buydu. Neyin üzerine felsefe yapsın adam. iki kuru ağaç dalına 3 tane tel germişler akşam sabah rın rın rın (lir).

"düşünsel evren ve serdar ortaç" veya "demet akalının mantık izdüşümü" diye bi kitap varmı yok.

Not: kırarım çenenizi usul usul.

25 Mart 2009 Çarşamba

ay kız endi varhol varyaaa..!

Konumuz popart, başrolde Andy Warhol. hepimiz artık biliyoruz işte falan zekimiş, aman çok karizmaymış gibi lakırdıları.
Ben şimdi size sanat tarihi kitaplarından değilde essas hayattan, yaşanmışlıklardan anlatayımda bu cibilliyetsizi tanıyın, dostu düşmanı bilin.
Öncelikle hakkını verelim adam on numara zekaya sahip. Nereden ne düşürürüm derdiyle gözleri fıldır fıldır dönüyor. Yani bi sanatçının asla sahip olamayacağı kayserili tadınta ticari zekalı bi adam.

emekçi ressam kardeşim boya tiner kokusuyla ciğerlerini dağlarken bu uyanık serigrafi baskı tekniğiyle işi otomasyona dökmüş şakır şakır iş üretiyor, satıyor, gözlerinde dolar işaretleriyle lüküs restaurantlarda manita kovalıyor.
Gelzaman gitzaman işi iyice asistanlarına yıkan uyanık, içkiyide beleşe getireyim hesabına barda pavyonda müzik yapmaya başlıyor ve Velvet Underground adında bir grup kuruyor. bunada bası veriyorlar (çok çirkin espiri, özür). kardeşlerime söyliym şakamaka underground barlarda kendi çapında baya bi üne kavuşuyor bu grup. bu karaktersiz arkadaş günün birinde kendilerini dinlemeye gelen ve yine o sıralar beş para etmeyen müziği olan, otu boku içip baba parası yiyen
gençlerden oluşan doors gurubunun vokali Jim morrison'a aşık oluyor (büyük zaaf). jim midesizide iki üç şarkı araklarım ayağına veriyor küsküyü veriyor küsküyü. andy gerizekalısı "müzik zaten benim işim değil" diyerek, doors'u da doors ederek piyasadan çekiliyor.
sıkı rock takipçilerinin "vaaay şimdi anladım müziklerinin nasıl bukadar benzediğini" dediklerini duyar gibiyim.

İşte işin aslı budur arkadaşlar. Doorsun filmini izleyenleri, doors haryanlarını hayal kırıklığına uğratmış olabilirim. hatta eminim bok gibi yığılıp kaldınız. ehehe.

Not: ekşisözlük'te andy varhol için "cocacola şişesinin tasarımcısıdır" diyen arkadaşı terlikle dövecem pek yakında.

24 Mart 2009 Salı

merhum - francis BACON 1909-1992

Batman (yarasa adam) sikikliğinin birincisinde (galiba) joker ve 40haramileri bi müzeye girip oldukça manyaklıklar, asilikler, anarşistlikler yaparlar. envai çeşit hepsi biribirinden başyapıt resimleri heba ederek "tanımıyoruz böyle şeyleri, hiç umrumuz değil" mesajı verirler. Derken Joker, şu yandaki resmi tam yırtacakken adamına "bu kalsın, zarar vermeyin buna" gibi bişey diyerek, haramisini bozar.

Neden?

Nedeni şudur: soğuk rus nevalesi Kandinsky (allah rahmet etsin) Francis Bacon'ı kasdederek "resim ruh hastalarının işi değildir" demiş ve o vakitler televolelere konu olmuştur. Joker hergeleside bu polemiğe yıllar yıllar sonra gönderme yapmıştır. not: bu detayı yakalayabilmiş biri olarak kendimden şuan makas aldım.

"siyahı değil tuvalime, kıçıma sürmem"ciler.

işte sanatçı budur, işte ressam diye bu adama denir. "pekala yavşak kimdir, hadsiz neye denir, veledizina nasıl bişeydir" diye sorarsanız. bu katıksız sanatçı , fakir babası, mükemmel insana "kataraktmış, gözleri iyi görmüyomuş ta bulanık görüyomuşta ondan böyle resmediyomuş gördüklerini" diyen tüpçü çocuklarıdır derim ve ağızlarının paylarını veririm.
Empresyonizm denen şey, sonraları boku çıkan ve şu sıralarda da gelir düzeyi oldukça yüksek, evlerindeki jigolo eğlencelerinden sıkılmış kokonaların uğraşı haline gelen bir resim yapma biçimidir. Empresyonizm bir atölyeye başkaldırıdır densede aslında dönem ressamlarının "fotoğraf makinesi icad oldu mertlik bozuldu, varın gelin rengarenk resimler yapalım" paniğidir, gelişen teknolojiyle ekmek kavgasıdır.
Bu muhteşem zaat, bu bidaha gelesi olasılığı pek olmayan "Monet" (okurken 't' yok canım) denen kerata her ne kadar empresyonizm'in mihenk taşı densede baba Turner'dır.

Surreal-izm

"sanatçı" nın tanımını, kim olduğunu yazmışız. İşte öyle bi manyakta bu adamdır(!). fırçasında ki muhakkak ustalık, nasrettin hocanın eşşeğinin okuma bilmesi gibi bişeydir. tüm hayatını acaipliklerle, ucubeliklerle tüketen, iki rekat namazı olmayan bu edepsiz sürrealizm denen boşunalığın babasıdır.
Babasıdır dedimya öyle yazıyor sanat tarihi kitaplarında.
Pek tabiki sürrealizmin babası "manda yuva yapmış söğüt dalına, yavrusunu sinek gapmış gordünğü" zevzekliğini yazan, kim olduğunu asla bilemediğimiz ve bilemeyeceğimiz muhterem kişidir.
Sürrealizm gereksizdir, bu bıyıklı zaatın zamanında ilgi çekmiştir. Şu sıralar yapılmasının pek bi esprisi yoktur. 1990 yılından sonra sürreal resim yapan ressam ancak bi minibüs muavini kadar sanatçıdır.

22 Mart 2009 Pazar

Sanat "it"tir.

Sanat it gibi bişeydir esasen, bakarsın, seversin, onunla dinlenirsin, mis gibi olursun, arkadaşına hava atarsın, elalemede sevdirirsin.
yani çokta önemsenecek, başıma taç edilecek bi halt degildir. sanatçılarda falan filan insanlardır, tüm hayatlarını "nasıl yapsamda bi acaip olsam, -aaa ne biçim insan- deseler bana" diye diyeee bitirirler.