5 Eylül 2010 Pazar

"Yaptım oldu!" 01

Cahilliğimize uydurduğumuz süslü kapaklarımız var bizim. Bunlardan en babası "zevkler ve renkler tartışılmaz". yani Gişi bi b.ku beceremez ne renkten ne notadan, ne hacimden ne makamdan, ne imladan ne de usluptan haberdardır, tapiri caizse "sıçar ortaya", biride olmamış demeye görsün, yapıştır lafı "zevkler ve renkler tartışılmaz". Felsefi edayla söylenen, söylendiği kişi üzerinde "ne halt yersen ye" etkisi yaratan bu "fikir zararlısı" cümle, cahilin entel gözlüğüdür ("istiklal" ve yöresi entel ekibi 85-90 yılları arasında john lenon gözlüğü takardı ve karşıdan gelene "işte tam bi kitap kurdu" dedirtirlerdi). Oysa "doğru bir tanedir" bişeyin doğrusu iki tane olamaz ama yalnışı 70 milyon olabilir. Bana göre iyi, sana göre kötü diye bişey yoktur. bişey iyidir yada kötüdür. kişinin bilmemezliği kötüyü iyigibi algılamasına neden olabilir yada kişi kötü sevicidir, bi neden dolayı iyi ile arası yoktur.

örnek vukuat: eskişehir ili ortasından geçen dere kenarında köfteci bi amcadan açlığımız bastırma huhsusunda yardım talebimiz oldu. yani yarım ekmek köfte istedik. bi vakit sonra hazırlanan köfteler afiyetle yenmeye başlandı ki, dışı neredeyse yanmış köftelerin içlerinin canlı kanlı olduğunu farkettim ve "Dayı bunların içi çiğ yau" dedim. İşte o an köfteci amcadan hayatım boyunca muhabbetlere maydonoz edeceğim, hayatımı renklendiren şu cevap geldi "BEN ÖYLE SEVİYORUM". Açlıktan, cebimize göre başka alternatif olmadığından yada amcanın kabadayılığından o köfteyi bi güzel yedik.

Bu örneği şablon olarak kullanalım ( sizde evde yapabilirsiniz).
ben=popçu genç
köfte= "binlerce dansöööz var."
kötfteci= Serdar ortaç

saygılar.


2 Eylül 2010 Perşembe

Rodin (fransız ama iyi). Bolum-03


..."biz gidesiye rica ederim sessizliğinizi muhafaza ediniz Rodin. Dua edinizde beraberimizde sizide götürmeyelim" derken komiser; bundanda oldukça emindi.
Dakikalar geçmesine karşın arama bir türlü bitmiyor, bu arada komiser, anlamsız sualleriyle Rodin'i apaçık sıkmaya çalışıyordu. "tek başınıza zor olmuyormu Rodin, eminim fransanın yarısına yamak ücreti verebilirsiniz" bu anlamsız soruya bir nefeslik aradan sonra şöyle devam etti komiser " yoksa... paylaşmak istemediğiniz sırlarınızmı var?". "ne gibi?" dedi rodin şaşkınlıkla. "yani mesleki sırlar, kalıp alma yöntemleri eminim değerli bilgilerdir". Rodin komiserin cümlesi bitmeden anlamıştı olup biteni ve hiddetle "tanrım! sapkınca bir dedikodu yüzünden burada olduğunuza
inanmak istemiyorum komiser" dedi. Ne yazık ki öyleydi, aylardır ağızdan ağıza konuşulup yayılan bu dedikodu sonunda Rodin'in müşterilerinide rahatsız etmişti ve eşşek yükü para verdikleri şahaserlerden şüphe etmelerine neden olmuştu. "temiz, evet temiz bulamadım bişey" dedi Almond. "eminmisin" dedi komiser sıkılarak. Almond "oldukça" dedi. yüzünde Komiserinkinin aksine keyifli, işini başarmış narkotik köpeği ifadesi vardı. "Hayır" dedi Rodin "rica ederim komiser. tutuklayın beni ve yargılanmamı sağlayın. yoksa bu aptalca dedikodu sürüp gidecek. Tanrı aşkına gidelim". Komiser, bokunda boncuk bulmuş cingene gibi dişlerini göstererek gülümsedi ve daha önce karakolda çalıştığı şunları söyledi "Bayım, insan cesetlerini kalıp olarak kullanıp heykel yapmaktan dolayı... kanun namına tutukluyorum sizi"...

arkası yarın...
%84 reel story

1 Eylül 2010 Çarşamba

Rodin (fransız ama iyi). Bolum-02

...daha kısık bir sesle komiser, yanağı genç adamın seyrek bıyıklarına değecek kadar sokularak "ceset" dedi. Dudaklarını genç memurun kulak memesine değdirerek, "hatta cesetler" diye devam etti. bir gözüyle birkaç adım arkada, kapının hemen ardında duran Rodin'e bakarken yüzünde anlamsız, öğünmeyle karışık aptalca bir ifade oluştu. Aynı ifadeyle "haydi Almond titizlikle arayalım.." diye gürledi ve aravermeden alaycı bir tavırla "bu günah yuvasını" diye devam etti. az önce uzun ve tempolu yürüyüşün ardından hararetle terleyen Almond bir anda ceset kelimesi kadar soğudu ve gözle görülür şekilde ürperip titredi. Genç polis, erkek arkadaşı tarafından "hastayım gel bana bak" ayağına kandırılıp getirtilen ve mutfakta hiç bişeyin yerini bilmediğinden sürekli bişeyler arayan üniversiteli kız gibi acemice haraketlerle raflarda dizili kutuları kurcalarken, kemikleri erimeye yüz tutmuş, gür beyaz saçlarını tepesinde topuz yapmış bir gözü diğerine göre bi hayli büyük bir kadın Rodin'in hemen arkasında bitiverdi ve tiz sesiyle "neler oluyor burda Agusto kuzum "diye sordu merakla. Şaşılacak sakinlikle Rodin "oh Marta lütfen evinize dönünüz, ufak bir yalnış anlaşılma var zannederim". Marta "Polisin işide bu değilmi zaten, onlar her şeyi yalnış anlamak için iyide bahşiş alırlar" dedi. Elindeki tepsiyi uzatarak "Agusto bu kurabiyeleri lutfen ye, " dedi ve başını çevirmeden gözlerini komisere dikti, "fransayı fareler istila etsin istemeyiz..". Rodin bu kaçamak bakışın sebebini anlamamıştı elbette. "Agusto Tanrı şahidim ki ayakta durmak beni yoruyor, şimdi gitmeliyim. Akşam birlikte olalım." Arkasını dönüp kapıdan çıkması saatler almıştı sanki. Marta'nın arkasında bıraktığı sukunetle Rodin, "Lutfen bana neler olduğunu soylermisin komiser, Tanrı şahid burda olma sebebinizi tahmin bile edemiyorum"

arkası yarın...
%100 reel story